BU KADAR ŞEHİT SİZİ ÇARPAR!
Değerli Kardeşlerim
Rabbimiz insanı özgür var ettiği halde insan insanı köleleştirmiş ve zulüm ile abad olunacağı yanılgısına kapılmıştır. Bunun bir sonucu olarak insanlar zulme uğramamak, kendilerini ve nesillerini korumak adına muhkem mekânlar ve savunma araçları geliştirmiş, toprak edinerek devletleşme yolunu tercih etmiştir.
Garip olan şu dur ki, düzeni sağlayacak olanda, bozan da insanın olmasıdır. Rabbimiz buna işaret ederek kerim kitabında şöyle beyanda bulunmuştur:
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذٖيقَهُمْ بَعْضَ الَّذٖي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah (dönüş yapsınlar diye)işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” [1]
Hal böyle olduğu halde insan kendinin düzeni bozduğunu kabul etme hususunda inkârcı bir anlayışı tercih ettiğine şahit olmaktayız. Rabbimiz yanlışını kabul etmeyen bu zümreleri şöyle beyan etmektedir:
وَاِذَا قٖيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِۙ قَالُٓوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
“Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler.” [2]
Yaptıkları zulümleri, fitne ve fücuru önlemenin tek yolunun güç oluşturmak olduğunu da Rabbimiz bizlere haber vererek Müslüman ın her daim dahili ve harici düşmanlara karşı hazırlıklı olmayı bizlere emretmektedir:
“Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir.” [3]
Rabbimizin emri ortadayken hazırlanmak yerine onları dost edinme yolu ile onların gazabından kurtulacaklarını sananlar tarih boyunca yanıldıkları gibi bugünde yanılmaktadırlar. Yakın tarihimiz bu yanılgının örnekleri ile dolu olduğu halde hala bu konuda ısrar edenler ya çok saftır, ya da düpedüz haindir.
Oysa Rabbimiz iman etmeyen kimselerin kanımızdan dahi olsa bize dost olmayacağını kerim kitabında açıkça ortaya koymaktadır:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُٓوا اٰبَٓاءَكُمْ وَاِخْوَانَكُمْ اَوْلِيَٓاءَ اِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ عَلَى الْا۪يمَانِۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
“Ey iman edenler! Eğer imana karşı küfrü sevip tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin! Sizden kim onları dost edinirse işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” [4]
Şunu unutmamak gerekir ki, bizi ümmet kılan aynı kandan olmamamız değil, aynı Allah’a ve aynı peygambere iman ediyor olmamızdır. Eğer böyle olmasa idi Bedir’de, Uhud’ta baba ve oğlun karşı karşıya gelmesini açıklayacak bir cevap bulamazdık.
İnsanın var edildiği günden beri süren hak ve batılın savaşında batılda olanlar bizim kanımızdan olsa dahi kalplerinde Rabbimizin ifade ettiği hali taşıyacakları bizlere açıkça haber verilmiştir.
اِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْؗ وَاِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـًٔاۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحٖيطٌ۟
“Size bir iyilik dokunması onları üzer, başınıza bir musibetin gelmesiyle sevinirler. Şayet sabreder ve korkup sakınırsanız, onların tuzakları size hiçbir zarar vermez. Allah, onların yaptıklarını (çepeçevre kuşatan) Muhit’tir.” [5]
Bu gerçekler ayan beyan orta da iken bugün maalesef vatanımıza ve ümmete zulüm edip, kan akıtan hainlere karşı müsamahakar davranıyor olmamızı iyi niyetli beyanlarla açıklamaya çalışmak ya ahmaklık, ya da saflık olacaktır.
Tarih bize şu gerçeği göstermiştir ki, Terörle, teröristle ve de hainle müzakere olmaz mücadele olur.
Nitekim Allah Resulünün uygulaması da bu olmuştur. Rabbimiz kendini Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olarak tanımladığı halde ihanete karşı Allah Resulün uygulaması kesin ve cezalandırıcı olmuştur.
Hepimiz Allah Resulü s.a.v’in şu ifadesini biliriz:
“(Akıllı ve olgun) Mü'min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz.” [6]
Bu ifadenin nüzul sebebine baktığımız zaman Allah Resulü s.a.v’in bu hususta ne kadar keskin bir idareye sahip olduğunu açıkça görürüz.
Resûlüllah aleyhissalatü vesselam, Bedir harbinde Ebû İzze namındaki şâiri esir almış ve kendisine iyilik yaparak serbest bırakmış. Müslümanlar aleyhine kimseyi kışkırtmayacağına ve kendisini hicvetmeyeceğine dair ondan söz almıştı. Fakat Ebû Izze kavminin yanına varınca sözünde durmamış, kışkırtma ve hicivlerine tekrar başlamıştır. Daha sonra Uhud harbinde yine Müslümanların eline esir düşerek tekrar serbest bırakılmasını istemiş, Resûlüllah (asm.) da: “Mü'min, bir delikten iki defa ısırılmaz.” Buyurarak kendisinin infaz edilmesini emretmiştir.
Vatanımızı, dinimizi, ırzımızı korumak istiyorsak Rabbimizin şu beyanına kulak vermek zorundayız:
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“Ey inananlar! Sabredin, direnip düşmanınıza üstün gelin. Cihada hazırlıklı, uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki, başarıya eresiniz” [7]
Efendim! Siz öyle diyorsunuz ama onların şöyle gücü var diyerek yaptıkları ihanetlerine kulp arayanlar, onlarla dostluk kuranlar, onların silahları ile güç kazanacaklarını sananlar bilsinler ki Rabbimizin bu husustaki beyanı açıktır:
“Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri yakın dost, sırdaş ve işlerinize vekil edinmeyin! Siz onlara safça sevgi gösterisinde bulunuyorsunuz. Oysa onlar size gelen gerçeği inkâr etmiş ve sırf Rabbiniz olan Allah’a inandığınız için Peygamber’i ve sizi yurdunuzdan çıkarmışlardır. Eğer siz gerçekten benim yolumda cihâd etmek ve rızâmı kazanmak maksadıyla yurdunuzu terk edip çıktıysanız, kâfirlere nasıl sevgi gösterip sır verebilirsiniz? Gerçek şu ki, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da ben çok iyi bilmekteyim. Bundan böyle içinizden kim onlara sevgi besler ve sır verirse, kesinlikle dümdüz yoldan sapmış olur!” [8]
Sohbetimizin başından beri ifade ettiğimiz ayet ve hadisler ortada iken şehitlerin kanları ile suladıkları vatan topraklarının katillere yol oluyor olması acı vericidir.
Bu noktada aklımıza Rahmetli Necmeddin Erbakan hocanın mecliste söylediği şu sözler geliyor:
“Bu kadar şehit sizi çarpar. Siz çekiç gücü bu ülkede tuttukça ne bağımsızlıktan bahsedebilirsiniz ne de bu ülkede milli menfaati koruyabilirsiniz. Bu bizim bütün haysiyetimizi kıran güçtür. Bize karşı getirilmiş, ‘Buranın hakimi Amerika’dır’ diyen güçtür. Şahsiyetli politikanın ilk yapacağı iş bu gücü geldiği yere göndermektir.”
Bugünde içinde Amerikan’ın, İsrail’in ve Avrupa’nın bulunduğu çözümlerin İslam ülkelerine ve de ülkemize barış ve mutluluk getirmesi mümkün değildir.
Efendim! Evlatlarımız ölsün mü diyenler!
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Bugün uğrunda kan dökmekten korktuğumuz topraklar için yarın yeniden bir kurtuluş savaşı vermemiz kaçınılmazdır.
Bizler hem dini, hem insani manada gerçekleri sizlere haykırdık gerisi sizin vicdanınıza ve aklınıza kalmaktadır.
Rabbim bizleri harici ve dahili tüm düşmanların şerrinden muhafaza eylesin!
Rabbim vatanımıza, milletimize ve İslam alemine karşı kurulan tuzakları kuranların başına çalsın!
Rabbim uyanık olmayı, uykumuzdan uyanmayı, kurulan tuzakları görmeyi hepimize nasip eylesin!
[1] Rum 41
[2] Bakara 11
[3] Enfal 60
[4] Tevbe 23
[5] Âl-i İmran 120
[6] Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63
[7] Âl-i İmrân 200
[8] Mümtehine 1