Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!
Güncel Vaazlar Kitabımız Satışta!

MUHALİFLİK İSLAM’IN KİMYASINDANDIR

Değerli kardeşlerim:

İslam dendiğinde aklımıza birçok tanım gelir ama İslam’ın batıla karşı gösterdiği muhalefet pek hatırlanmaz veya hatırlanmak istenmez. Halbuki İslam’ın ilk şartı olan kelime-i tevhid tamda bunu ifade eder:

 لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ cümlesinde ki لاَ bütün sahte ilahları ve onların hükümlerine muhalefet ederek tek gerçek gücün Allah olduğuna şahitlik ederek bizi Rabbimizden uzaklaştıran dünyevi bütün sevgilere hayır der!

Ancak geldiğimiz noktada sindirilmiş ve dünyevileşmiş sözde Müslümanların muhalefet etmek yerine yandaşlığı tercih edip çıkarlarını kovalıyor olması başımıza gelen musibetlerin sebebin kim olduğuna açık bir delil teşkil etmektedir.

Oysa alemlere rehber olarak gönderilen peygamberimiz ve önderimiz Allah Resulü her amelinde gayri Müslimlere muhalefet etmiş ve ashabına da bu konuda öğüt vermiştir.

Bu örneklere baktığımızda gördüğümüz bu muhalefet sadece sözde değil yüzündeki sakaldan saçına, giyiminden emeline kadar her alanda olduğuna şahit olmaktayız.

İfade ettiğimiz bu hususlar Allah Resulü s.a.v’ in sözlerine de yansımış ibadet ve sosyal hayatta bize örnek olacak şu cümleler o mübarek ağızlarından dökülmüştür.

“Bizim orucumuz ile ehl-i kitâbın orucu arasındaki en mühim fark, sahur yemeğidir.”  [1] “Üzerinize farz olunan orucun dışında Cumartesi günü oruç tutmayın.” [2]  “Cumartesi ve pazar günleri müşriklerin bayram günleridir. Ben onlara muhalefet etmek isterim.” [3]

Allah Resulü bu muhalefetini sadece ibadete atfetmeyerek gayrimüslimlerin batıl olan her ameline karşı bir mücadeleye dönüştürmüştür. Buna bir örnek olması açısından şu beyanına kulak vermek yerinde olacaktır:

Yahudi ve Hıristiyanlar süslenme ve güzel görünmenin Allâh’a kullukla, ibadetle bağdaşmayacağını düşünerek boyayı hoş görmemişler, saçlarını boyamaktan kaçınmışlardır.

Peygamber Efendimiz s.a.v bu sebeple, Müslümanlara bağımsız bir kimlik kazandırmak; Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek için, sahabeye saç veya sakallarını kına ya da başka bir boya maddesi ile boyayabileceklerini bildirmiştir.

Bu durumu beyan sadedinde Ebû Hüreyre r.a’tan nakledilen bir hadîs-i şerîfte Allah Rasûlü s.a.v şöyle buyurmuştur:

“Yahudi ve Hıristiyanlar (saçlarını) boyamaz. Siz onların aksini yapınız. Yani saçlarınızı boyayınız.” [4]

Buradaki ifade edilen husus tabiî ki bir emir değil tavsiyedir ancak bununla birlikte Allah Resulünün batıla karşı muhalif olmasına bir emsal teşkil etmektedir.

Şurası bir gerçektir ki, azdan bir şey olmaz diyerek basite aldığımız kavramlar sonrasında bizi geri dönülmez yollara sürüklemektedir. Onun içinde Rabbimiz biz kullarını şöyle uyarmaktadır:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تُط۪يعُوا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِر۪ينَ

Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, sizi topuklarınızın üzerinde gerisin geri küfre döndürürler de, büsbütün hüsrana uğrar, eli boş dönersiniz. [5]

Rabbimizin açık uyarılarına rağmen yanlışa muhalefet edemeyen, kâfirden medet uman sözde Müslümanlar ya Allah Resulün hayatında haberdar değiller, ya da gerçeği büsbütün bildikleri halde menfaatlerini kaybetme korkusu ile gerçeği çarpıtmaktadırlar.

Allah Resulünün hayatına baktığımızda kendisi batıl olana muhalefet ettiği gibi, ashabının da doğru bulmadığı hususlarda muhalefet etmesine izin verir, yerine göre söylenenleri kabul ederek daha önce verdiği kararlardan vazgeçerdi. Konunun daha iyi anlaşılması açısından bir iki örnek vermek yerinde olacaktır:

Mesela; Uhud Gazvesi öncesinde özellikle genç Sahabîlerin Medine dışında düşmanı karşılama fikirlerini dile getirmeleri ve bu konuda ısrarcı olmaları, Efendimiz’in (sas) kendi düşüncesi bunun aksi olmasına rağmen onların bu tekliflerini kabul edişi hepimizin malumudur. Allah Resulü’nün (sas) kendi düşüncesinin aksine olan bu fikri kabul etmesi, sonrasında yaşanan acı olaylara rağmen bir gün olsun “sizin yüzünüzden bunlar başımıza geldi” dememesi, elinin altındaki insanların düşünme melekelerine gem vurmaması, O’nun (sas) bu alandaki tavrını anlamamız için çok önemli bir hadise değil midir?

Yine Bedir Harbi öncesinde askerlerin konakladıkları yere itiraz eden Hubab b. Münzir’in (ra) insanı hayran bırakan o edebe uygun ama Efendimiz’in (sas) düşüncesine karşı olan fikri, aslında bize farklı düşüncelerin nasıl rahmet olduğuna dair çok önemli mesajlar vermektedir. Hubab b. Münzir, Allah Resulü’ne (sas) gelip; “Ya Resulullah! Ordunun buraya konaklatılması Allah’ın bir emri mi, yoksa sizin kendi görüşünüz mü?” diye sorunca, Efendimiz: “Benim fikrim” demişti. Hubab b. Münzir bu sefer gerekçesi ile konaklanan yerin savaşı uzatacağını ve bununda çok acı sonuçlara mal olacağını söylemiş; Efendimiz (sas) hemen sahâbeye Hubab’ın fikrine uygun olarak Bedir kuyularının arka tarafına konaklanması emrini vermişti. Burada Hubab b. Münzir’in tavrı takdire şayan olduğu gibi, Efendimiz’in (sas) tavrıda elbette daha fazla takdire şayandır ve üzerinde ciddi bir şekilde durulması gereken bir tavırdır. Bir ordu komutanı ve peygamber olan Allah Resulü; “Benden daha mı iyi bileceksin? Ben Allah’ın peygamberi iken bana karşı mı geliyorsun? Benim verdiğim karar üzerine başka bir fikir mi beyan ediyorsun?” dememişti. Aksine Hubab’ın dile getirdiği görüşten dolayı oldukça memnun olmuş; akla, mantığa ve savaş kurallarına uygun olan bu fikri benimseyerek gereğini hemen yaptırmıştı. Efendimiz’in (sas) farklı görüşlere karşı sergilediği bu tavrı elbette Sahâbeye cesaret veriyor, farklı düşünme ve farklı fikirler üretme konusunda hep onların öz güvenlerinin muhafazasına zemin hazırlıyordu.

Hubab b. Münzir’in (ra) tavrının bir benzerini Hendek Gazvesi sırasında Ensar’ın yiğitlerinden Sa’d b. Muâz’da (ra) da görüyoruz. Efendimiz (sas) uzayan ve bir türlü neticelenmeyen savaşı bitirme arzusu ile Medine’nin yıllık mahsulünün bir miktarını Gatafan’lılara vermek istemişti. Bu arzusunu Sahâbeye açtığı zaman Sa’d b. Muâz, aynen Hubab b. Münzir gibi büyük bir edep ile aynı soruyu sormuştu: “Ya Resulullah! Bu düşünce Allah’ın size bir emri mi, yoksa sizin kendi görüşünüz mü?” Efendimiz (sas) bunun kendi görüşü olduğunu söyleyince Sa’d bu düşünceye karşı olduğunu şöyle beyan etmişti: “Ya Resulullah! Biz bu teklife karşıyız. Bizler cahiliye döneminde bile bunlara bir tek hurmamızı vermez iken, şimdi İslam ile aziz olduğumuz bir dönemde mi bunlarla mahsulümüzü paylaşacağız?! İşin sonunda ne kadar süreceği belli olmayan bir savaşta olsa biz onlara bir tek hurma vermeden savaşacağız.” Sa’d b. Muâz’a bu düşüncesinden dolayı Efendimiz (sas) herhangi bir şey söylemiyor, memnun ve hoşnut olarak Sa’d’ın fikrini kabul edip, düşmanla bir tek hurmayı paylaşmamaya karar veriyordu.

Peki! Neden bugün kendini Müslüman gören idareciler, şeyhler, hoca efendiler veya sıradan Müslümanlar kendilerine muhalefet edenlere hemen hain damgası vuruyorlar!

Ben söyleyeyim! Onların İslam diye öne sürdükleri Allah Resulüne gelen dinle alakası olmadığı için! Bundan dolayı da kendilerini saçma sapan şeylerle avutuyorlar!

Efendim! Koltuğumuzu çektiler, kapımızı açtılar, yanlarına oturttular, bize hürmet gösterdiler!

Bunlar deli saçmasından başka bir şey değildir. Mesele koltuklarınızın çekilip, kapılarınızın açılması değil, yaptıkları zulümlere imkân tanıyan bütün sistemleri al aşağı edip İslam nizamını kuracak idareyi ortaya koymaktır.

Ancak kendine yapılan her haklı eleştirileri ihanet olarak görüp kancadaki yemi yemeyi marifet sayarsan oltaya gelince kızmayacaksın efendi!

Çocuk dahi olsa sözünü dinleyip dikkate alan Allah Resulünün ümmeti olduğunu söylüyorsan İslam’ın muhalefet etmeye önem verdiğini bileceksin!

Eğer bilmemek için ısrar edersen de Allah’ın senin hakkında ki hükmüne hazır olacaksın:

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِنْ رَبِّكُمْ فَاٰمِنُوا خَيْرًا لَكُمْۜ وَاِنْ تَكْفُرُوا فَاِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًا

Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden gerçeği getirdi; o halde kendi iyiliğiniz için ona inanın. Eğer inkâr ederseniz, şunu bilin ki göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilen, her işi ve hükmü sağlam ve hikmetli olandır. [6]

Rabbim doğrudan yana olmayı, hakkı söylerken korkmamayı, doğru yolda kararlı olmayı hepimize nasip eylesin!

Rabbim kulları aracığı ile bize verdiği uyarılara kulak verecek, onu hayatına tatbik edecek imanı hepimize ve neslimize nasip eylesin!

 


[1] Müslim, Sıyâm, 46

[2] İbn-i Mâce, Sıyâm, 38

[3] Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, III, 214

[4] Buhârî, Libâs, 50; Müslim, Libâs, 80

[5] Âl-i İmrân / 149. Ayet

[6] Nisâ / 170. Ayet

Dosyalar

MUHALİFLİK İSLAM’IN KİMYASINDANDIR
Facebook Sayfamız
Facebook Sayfamız

Bu yazıyı paylaş